MİT, KÜLT, TÜRK MITOLOJİSİ VE YARATICILIK -2-
Türk mitolojisi de, kültler bakımından, zenginliğini, tüm yasaklamalara ve unutturmalara karşın günümüze taşımıştır. Üstelik Türk mitolojisi, hala yaşayan ikon (görsel temsili nesneler) ve kült (inanç, çığır, ibadet vs.) varlıklarına sahip, ender mitolojilerden biridir.
Mit; kadın egemenliğinde, MÖ 10.000 yıllarına kadar süren ve ilkel topluluklar denilen KANDAŞ (klan, boy, kabile, komün) toplumların, yaşanılan, yaşatan, yaşamdan gelen bilgi gerçeklikleridir. Ona toptan inanılan, kutsal söylemlerdir. Yada, yaratılıştan geldiğine inanılan, dünyayı ve insanın yazgısını/kaderini etkileyen, belirleyici, yönlendirici, denetleyici olduğu kabul edilen, o dönem insanlarının yaşamsal gerçeklerdir. Çünkü doğar doğmaz öğretilmeye başlanan inançları pekiştirir, insana rolünü öğretir, geleneği, töreyi korur, insana varolma gücü, savaşım enerjisi verir. Daha da önemlisi, günlük yaşamın uygulama ilkelerini içerir.
Mit, tam anlamı ile efsane değildir. Daha çok yaratılışın, yaşayan töre ve inançların, toplumsal yerlerin, ahlakın kutsal sayılan yansımalarıdır. Efsaneler ise; bir geçekten doğmuş, başlangıcı çoktan bitmiş, zaman içinde olağan üstü anlatılara dönüşmüş, saygı gösterilen, inanılan Tanrılara, yaratıklara, yarı Tanrılara ilişkin öykülerdir. Her türden ortakçı (anonim) katılımla gelişip, başlangıç yapısını aşan, moral, onur ve özel değer yaratan söylemler bütünüdür.
Mit (salt efsane anlamında), bir anlamda DİŞİLİĞİN, ANA-AY TANRICA kültünün, olağan üstü koşullardaki toplumun sözel ve kutsal tarihidir. İnsanın ve gerçeğin nasıl varlık kazandığının anlatılarıdır. Onlar, o dönem insanlarının beslenmeden cinselliğe, çabadan ayinlere, ahlaktan sosyal rollere vs. kadar, yaşamsal değer, ölçü ve kurallarını saptayan, açıklayan, toplumsal üst yapı olan, kutsal kabul edilen ikon ve kült esaslı yaşama biçiminin açılımlarıdır.
Destanlar ise; kahramanlara, yarı Tanrılara dayanır. Mitler yani efsaneler ise, Tanrıçalara, Tanrılara ilişkindir. Bu yüzden mitler, ağırlıklı olarak ayinlerde, törenlerde, şölenlerde, müzik-şiir esaslı kutsal söylemler olarak, belli dönemlerde çok az değişikliklerle aynen yaşatılanlardır. Çünkü mitler, doğuşu, yaratılışı ve yaşamsal devamlılığı doğrulayan ve yasallığı onaylayan anlatılar olduğu için, oldukça iyi korunmuşlardır.
Mitlerin/efsanelerin, özellikle yaratılışa, inanışlara, toplumsal ahlaka, töre ve geleneklere ilişkin yapısı, oldukça az değişen, ilksel yapısını koruyup sürdüren sabitlik içermektedir. Özellikle kült yapısı bakımından, destan ve efsanelerdeki anlamlar, simgeler, bazı kutsanmış nesne ve varlıklar, (yani ikonlar), yüzyıllarca değişmezliklerini korumuşlar. Çünkü kültler ve ikonlar; Tanrılara, Tanrıçalara, Tanrılarca ayrıcalıklı sayılan varlıklara, kutsal kabul edilenlere karşı gösterilen, katı saygı ve kutsamalara belirleyen doğuşun, varoluşun, yaradılışın simge varlıkları, bilgileridir. Ama efsane ve destanlar, ana yapılarındaki kurgu belirliliğine karşın, sürekli gelişen, abartılarla, uyarlamalarla olağan dışılığı artan, başlangıç gerçekliği iyice örtülüp, gizem kazanan, başka kültürlere kolayca uydurulan, şiir esaslı yapılandırmalardır.
Türk mitolojisinin bazı önemli kültleri; Toprak-ana (Toprak gibi kadın da sürekli-kesintisiz yeni yaşamları üretmekte, yeniden doğuşun zorunluluğu olmaktadır.), Kutsal ana, Ateş, Demir, Su (deniz, ırmak, göl), Ağaç (Kayı ağacı, Hayat ağacı Çınar ağacı vs.), Boğa, Kartal, Geyik, Turna, Köpek, At vs. 21. yüzyıla kadar varlıklarını sürdürmüştür. Aynı biçimde, birçok mit kökenli tabu da, hala varlığını, günümüzde, hem de etkilice sürdürmektedir. Sayı tabuları (üç, dört, yedi, sekiz, kırk vs.), düş, ışık, merdiven, kara-kedi, yılan, nazar, takma ad (mahlas) tabuları vs. gibi.
Kısaca Türk mitolojisinin çok eskilere dayanan kökleri, öylesine güçlü ve zengindir ki; Arap mistik inançlarının, emperyal kültür baskınlarının tüm ezici, yıkıcı, süpürücü etkilerine karşın, günümüzde bile varlığını hala korumaktadır.